FAS SEFERLERİ - kainatingunesi.com

Faslıların, Osmanlı Cihân Devleti’nin bir eyâleti olan Cezâyir’e saldırması, Portekizlilerin ve İspanyolların Fas’dan çıkarılması ve Faslıların, Osmanlı Devleti’nden yardım istemeleri sebebiyle başlayan seferler. Bu seferlerin çoğu, Fas sultanlarının, Osmanlı pâdişâhından yardım istemeleri üzerine olmuştur.

Fas sultânı Ehl-i sünnet itikadından ayrılarak topraklarını doğuda genişletmek maksadiyle 1551’de, Mevlâ Abdülkâdir kumandasında 30.000 kişilik bir kuvveti Cezâyir’e bağlı Tlemsan şehri üzerine göndermişti. Abdülkâdir, Tlemsan’ı kendisine karşı koyacak bir askerî birlik bırakılmadığı için kolayca zaptetmiş, Şelif vadisini ve Mostagonemi’yi de almak için daha da ileri gitmişti. Tlemsan’ın düştüğünü öğrenen Cezâyir beylerbeyi Barbaros’un evlatlığı Hasan Paşa, hak dîne ihanet eden bu bid’at sahiplerini cezalandırmak için 14.000 kişilik bir ordu ile üzerlerine yürüdü. Komutanları Abdülkâdir’i öldürüp, adamlarını darmadağın etti ve Tlemsan’ı kurtardı ve sancak beyi olarak Safa Bey’i bırakıp Cezâyir’e döndü.

Kânûnî Sultan Süleymân Han, bozuk îtikâdlı berberi ve arabların meskun olduğu Fas’ın fethedilmesi için Sâlih Paşa’yı vazifelendirdi. Sâlih Paşa, 1553 Aralık ayının ilk günlerinde Tlemsan’dan Fas hududlarına girdi ve Fas şehrinin doğusunda bulunan Taza’ya kadar ilerledi. Fas sultânı ikinci Mehmed, 20 topu ve 80.000 askeriyle Salih Paşa’yı Taza’da karşıladı. Şiddetli bir çarpışma neticesinde Salih Paşa galip geldi. İkinci Mehmed’i, Fas şehrinde ve Sebu ırmağının güneyinde olmak üzere iki defa yendi. 7 Ocak 1554’de Fas surlarını aşarak şehri fethetti. Dört ay Fas’da kalan Salih Paşa, halka çok iyi davrandı ve ülkede Kânûnî Sultan Süleymân Han adına hutbe okuttu. Kuzey Afrika sahilinde İspanyollara âid Penon ve Velez hisarını fethedip 250 muhafız yerleştirdikten sonra Cezâyir’e döndü.

Fas sultânı, Salih Paşa’nın çekilmesinden sonra 21 Mayıs 1554’de Fas üzerine hücum edip, şehri geri aldı. İspanyollardan yardım isteyip, onlarla, Osmanlılara karşı birleşti. Salih Paşa, ikinci Mehmed’in İspanyollarla anlaştığını ve Fas’ı aldığını öğrenince, Cezâyir’in doğusunda bulunan İspanyollara âit Becâye kalesini kuşatarak fethetti.

Osmanlı hükümdarı Kânûnî Sultan Süleymân Han, Faslıların İspanyollarla anlaştığını işitince; Osmanlı aleyhine çalışan, gerektiğinde İslâm düşmanlarıyla birleşen Fas sultânına haddini bildirmesi için Hasan Paşa’yı vazifelendirdi. Hasan Paşa, emrindeki yiğitlerden Salih Kahyâ’yı bir kaç levendiyle ikinci Mehmed’i öldürmek üzere Merakeş’e gönderdi. Salih Kahya bir avuç fedâisiyle Cezâyir’den hareket etti. Hududu geçip Fas topraklarına girdiler. Onbinlerce Berberinin arasından yakalanmadan sıcak çölleri, yüksek dağları aşıp Tlemsan’a 950 km. uzaklıktaki Tarudant’a ulaştılar. Oradan Merakeş’e varıp ikinci Mehmed’in huzuruna çıkarak, Cezâyir’den geldiklerini, Hasan Paşa’dan çok zulüm gördüklerini, kabul ederse kendisine sığınmak istediklerini söylediler. Cezâyir’deki Türklerin durumu hakkında gerçeğe uymayan şeyler anlatarak, Fas sultânını kandırdılar. Zâten İkinci Mehmed’in, harplerde pek büyük kahramanlığını gördüğü Osmanlı leventlerine ihtiyâcı vardı. Salih Kahyâ’yı ve fedailerini kabul edip, kendi muhafızları arasına aldı. Ayrıca Salih Kahyâ’yı başlarına kumandan tâyin etti. Salih Kahya ve arkadaşları bir fırsatını bularak Fas sultânı ikinci Mehmed’i 23 Ekim 1556’da öldürüp kaçtılar. Yolda bir kaç şehîd vererek Cezâyir’e ulaştılar. Haberi heyecanla bekleyen Hasan Paşa sayıca az fakat dîni için ölmeye hazır askerleriyle hareket etti ve 44.000 kişilik Fas ordusuyla Vâdi-yül-Bend’de karşılaştı. Küçük kuvvetiyle düşmanı bir hayli hırpaladı ve pek çok zayiat verdirdi. Ancak 22 Ağustos 1558’de 12.000 kişilik bir İspanyol kuvvetinin Kont Alkodete komutasında Aran kalesinden çıkarak üzerlerine geldiğini öğrendi. Sür’atli bir manevra ile geri çekilen Hasan Paşa, Akdeniz sahiline yöneldi. Kont’un askerlerini kıyıdan tâkib eden cephane dolu dört İspanyol gemisine kadırgalarıyla saldırdı. İspanyolların gözü önünde gemileri zaptetti. Tlemsan’a gelmeyi ve Hasan Paşa ile çarpışmayı göze alamayan Kont Alkodete, Mostaganem kalesini kuşattı. Kalede bulunan mücâhidler çarpışarak Hasan Paşa’nın yetişmesini bekliyorlardı. Kısa zamanda Mostaganem’e yetişen Hasan Paşa, derhal çarpışmaya girdi. Neticede Kont öldürülüp oğlu Don Martin esir alındı, İspanyol kuvvetleri tamamen imha edilerek büyük bir zafer kazanıldı.

Bundan sonraki târihlerde Piyâle Paşa, Uluç Ali Paşa gibi Kapdân-ı deryalar, Fas’ın sahil şeridini baştan başa fethettiler. Fakat Osmanlı leventleri geri çekilince fethedilen yerler tekrar düşman eline geçiyordu.

Fas sultânı Abdullah 1574’de öldüğü zaman, taht kavgaları başladı. Abdullah’ın oğlu üçüncü Mehmed sultan olmuştu. Fakat amcası Abdülmelik, İstanbul’a gelip Osmanlı sultânı üçüncü Murâd Han’dan yardım istedi. Osmanlı Sultânı’na tâbi olmak ve vergi vermek şartıyla tahta çıkarılabileceğini bildirdiler. Osmanlı dostu olan Abdülmelik, Ramazan Paşa’nın 14.700 kişilik ordusu ile Fas’a geldi. Fas sultânı üçüncü Mehmed’in 60.000 kişilik ordusunu yenerek 9 Mart 1576’da Fas tahtına oturdu.

Savaşı kaybedince Merakeş’e kaçan üçüncü Mehmed, İspanyollardan ve Portekizlilerden yardım istedi. Uzun zamandır Osmanlılardan intikam almak için bekliyen haçlılar, bu fırsatı kaçırmadılar. Portekiz kralı Don Sebastiao ve İspanya kralı üçüncü Filip anlaştılar. Buna göre Fas’ın Akdeniz ve Atlantik kıyıları işgal olunarak Portekiz himayesine terk edilecekti.

Portekiz ordusu, 1578 yılı Haziran ayı başında donanmasıyla Kuzeybatı Afrika’daki Tanca’ya hareket etti. Arâiş limanını ele geçirmek düşüncesiyle Fas sahiline asker çıkardı. 360 topun da bulunduğu Portekiz, İspanya, İtalya, Alman, Papalık, Fransa gibi hıristiyan devletlerin katıldığı 80.000 kişilik bu muazzam ordu, Kasrulkebîr şehrinin etrafındaki Vâdisseyl ovasına geldiler. Donanmalarını kıyıya yanaştırarak beklemeye başladılar. Eski Fas sultânı üçüncü Mehmed de yanlarında idi.

Ramazan Paşa, donanmasına Fas kıyılarına yakın seyr ederek gelmesini emrettikten sonra, 30.000 kişilik Osmanlı yiğidiyle kâfirlerin üzerine yürüdü. Sultan Abdülmelik ve kardeşi Ahmed’in de bulunduğu orduya yerlilerden katılanlar oluyordu. Sultan Abdülmelik, hasta olduğu hâlde birliklerinin başında durmak için Ramazan Paşa ile geliyordu. Neticeden hiç ümitli değildi. “Bu küçücük ordu ile koskoca haçlı sürüsünü yenmek kolay değil!..” diye düşünüyordu.

Askerî bir dehâ olan Ramazan Paşa, Vâdisseyl’e gelir gelmez başkumandanlık çadırını kurdurup, düşmana elçi gönderdi. İslâm elçileri, hıristiyan ordusunun başkumandanı Portekiz kralı Sebastiao’nun çadırına gidip, İslâm’a davet ettiler. Kabul etmedikleri takdirde cizye vermelerini, yoksa kan döküleceğini bildirdiler. Genç Portekiz kralı, elçilere hakaret ederek isteklerini reddetti. Biraz sonra Kuzey Afrika’da Osmanlılarla haçlı ordusu arasında en büyük meydan muhârebelerinden biri yapılacaktı.

4 Ağustos 1578 târihinde Ramazan Paşa, savaş düzeninde bulunan askerlerine hücum emrini verdi. Osmanlı süvarileri, sağ ve sol kanatta bulunan komutanlar geniş bir kavis çizerek yanlara açıldı. Önde giden serdengeçtiler önce oklarını ve mızraklarını hedeflerine sapladılar. Sonra yalın kılıç düşman ön saflarında müthiş bir çarpışmaya koyuldular. Kısa bir süre için kendilerini gösteren bu yiğitler, kumandanlarının işaretiyle derhâl geri geri çekilmeye başladılar. Müslümanları kaçmaya mecbur ettik zannına kapılan haçlılar, olanca güçleri ile ileri atıldılar. Süvariler arkaya doğru at sürerken bile geriye dönüp ok atarak düşmana zâyiât verdirmeye çalışıyorlardı. Arayı bir ok atımı mesafesinde tutan süvariler, Osmanlı toplarının olduğu yere kadar gelince aniden yanlara açıldılar. Ortada sâdece haçlılar kalmıştı. Artık sıra toplara gelmişti. Toplar hep birden ateşlenince, haçlı sürüsü darmadağın oklu. Ramazan Paşa, bir kaç saat içinde neticeye ulaştı. Düşman, meydanda 20.000 ölü bırakmış, 40.000 esir vermişti. Ancak 20.000 kadarı perişan bir hâlde kıyıda bekleyen gemilerle kaçmayı başardılar. Bu sırada kıyılardan seyreden Osmanlı donanması, Sinân Paşa’nın kumandasında Portekiz donanmasına yüklendi. Pek çok Portekiz kadırgası askerleriyle birlikte batırıldı.

Portekiz kralı mağrur Sebastiao ve üçüncü Mehmed harp meydanında öldürüldü. Haçlıların 360 topu ve pek çok mühimmatı Ramazan Paşa’nın eline geçti. Böyle bir neticeyi hayâlinden bile geçiremiyen Fas sultânı Abdülmelik’in hasta bedeni bu sevince dayanamadı ve orada öldü. Yerine uzun süre Osmanlı terbiyesi görmüş olan kardeşi ikinci Ahmed sultan olurken, bu müthiş darbeye dayanamayan Portekiz, istiklâlini kaybetti ve dost görünen İspanya tarafından işgal edildi.

Böylece uzun süren bir mücâdele neticesinde, Fas da doğrudan doğruya pâdişâhdan emir alan bir sultanlık şeklinde Osmanlı tâbiiyyetine girmiş oldu. Bölgede Ehl-i sünnet itikadı yayılıp, müslümanlar amelde Mâliki ve Hanefî mezhebini benimsediler. İspanyol zulmüne uğrayan Endülüs müslümanlarının sığınağı oldular. Osmanlı güçlü kaldığı müddetçe rahat ettiler. Sonraları fitnecilerin kışkırtması neticesinde Fas sultânı ile Cezâyir beylerbeyliğinin arası açıldı. Osmanlı’nın en zor durumlarında çeşitli sıkıntılara sebeb oldu. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ile kontrolden uzak bir şekilde Kuzey Afrika topraklarına vahşice saldıran Avrupalı sömürgeci devletler, Fas’ı da zulümleri ile harâb ettiler.

 1) Îzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-2,3

 2) Vâdiyüsseyl Meydan Muhârebesi ve Osmanlıların Yükselme Çağında Türk Denizciliği (Yılmaz Öztuna, Türk Kültürü, cild-3, sayı-34, Ankara-1965)

 3) Osmanlı Târihi (Uzunçarşılı); cild-3, sh. 47

 4) Büyük Türkiye Târihi; cild-5, sh. 128, 406, cild-10, sh. 88

 5) Fas Seferi (Genelkurmay, Ankara-1978)