Hazret-i Alî'nin Şi'îler Hakkındaki Sözleri - kainatingunesi.com

Ebû Bekr, Ömer ve Osmân “radıyallahü anhüm” Menâkıbı:

Hazret-i Alî’nin Şi’îler Hakkındaki Sözleri

Onsekizinci Menâkıb:

O sultânın haklarında edebsizlik etmiş ve uygunsuz sözler söylemiş olan râfizî tâifesinin cezâları. Hâce Muhammed Pârisâ “kuddise sirruhül’azîz” hazretleri (Fasl-ül-hitâb) adlı kitâbda buyurmuşdur. Hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” buyurmuşlardır ki: (Bir tâife beni Ebû Bekr, Ömer ve Osmân “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerinin üzerlerine tafdîl ederler [üstün tutarlar]. Gönüllerinde nifâk vardır. Bununla ehl-i islâm arasına ihtilâf ve fitne salarlar. Bana Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri haber verdi. Bunların katli ile bana emr eyledi. Zâhiren ehl-i islâma kardeş olduklarını söylerler. Bâtınlarında din düşmanıdırlar. Yalanı güzel, kötülükleri temiz görürler. Mushaf-ı şerîfi iptâl ederler. [Kur’ân-ı kerîmin hükmünü kaldırırlar.] Fücûr [kötülük] üzerine birbirleri ile yarışırlar. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerine ve Eshâb-ı kirâm hazretlerinin büyüklerine seb’ ederler. [Dil uzatırlar.] Eshâb-ı kirâm arasında olan vâkı’aları anlatıp, anladıklarına tâbi’ olurlar. Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretleri onları afv etmez. Küçükleri büyüklerinden bozuk fikrleri öğrenip, o şeklde terbiye olunurlar. Sünnet-i islâmı harâb ederler. Bid’at-ı seyyieleri ihyâ ederler [yayarlar]. O zemânda Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sünnetine yapışan kimse şehîdlerin ve âbidlerin efdalidir. Se’âdet onlarındır. Yeryüzünde râfizîden dahâ hoşlanılmıyan kimse yokdur. Yerin gadabı onlaradır. Gök istemiyerek onların üzerine gölge verir. O tâifenin âlimleri o günde gök altında olan kimselerin şerlisidir. Fitne onlardan çıkar ve onlarda olur. Allahü teâlâ korusun. Onlar şu kimselerdir ki, gökdeki melekler arasında pislikler diye adlandırılırlar. Sahâbe-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în hazretlerini meclislerinde ve mahfellerinde ve mescidlerinde seb’ ederler [kötülerler]. Bu habîs işi kendilerine şi’âr ederler. Hikmet kalblerinden gider. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri râfizî, bid’at ve dalâlet ehlinin şekllerini değişdirir.)

Eshâb-ı güzîn bu sözleri işitdiler. Dediler ki, (Yâ Emîr-el mü’minîn. Eğer biz o zemâna erişirsek ne yapalım.) Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki, Îsâ “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” hazretlerinin havârîleri gibi olunuz. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri, Nebîsine itâ’atden ve Eshâbına muhabbetden ve o tâifeden [râfizîlerden] uzak olmakdan başka size bir şey emr etmemişdir. Ben size derim, Hak ve sünnet üzerine olmak, bid’at ve dalâlet üzerine olmakdan hayrlıdır.

Rivâyet olundu ki, imâm-ı Alî “kerremallahü vecheh ve radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine bu haber erişdi ki; Abdüllah bin Sebe’ seni Ebû Bekr, Ömer ve Osmân “radıyallahü teâlâ anhüm” üzerine tafdîl eder [üstün tutar]. Alî “kerremallahü vecheh” yemîn ederek (Vallahi onu öldürürüm) buyurdu. Dediler ki, yâ Emîr-el mü’minîn! Sana muhabbet edeni katl eder misin! Elbette. Benim olduğum şehrde olmasın. Hemen bulunduğu şehrden sürdü. (Şevâhid-ün nübüvve)den nakl olundu. Velhâsıl Eshâb-ı güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” aralarında bu dördü [dört büyük halîfe], mezîd-i fazîlet ve kemâl-i mekremet ve vüfûr-i ihtirâm ve ikrâm-i tâm ve hülefâ-i nübüvvet ve uyûn-ı ehl-i hicret ve büyüklerin büyüğü ve seçilmişlerin seçilmişi olmakla en öndedirler. Bu bâbda kıyâs yapmağa ve düşünmeğe hâcet yokdur. Nitekim, onları üstün bilmek, büyüklerin sözü ve icmâ’ ile sâbitdir. Büyüklerin sözlerine ve icmâ’a uymak lâzımdır. Boş sözlere ve bid’atlere uymamalıdır. Allahü teâlâ bizi bunlardan korusun. (Şevâhid-ün nübüvve)den alınmışdır.