İBN-İ HAVKAL - kainatingunesi.com

Meşhûr müslüman seyyah ve coğrafya âlimi. İsmi, Muhammed bin Havkal olup, künyesi Ebü’l-Kâsım’dır. İbn-i Havkal adıyla tanındı. Musul’da doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir, ümrü seyahatle geçti. 977 (H. 367) yılı civarında vefat etti. 10 (H. 4)’üncü asrın en meşhûr seyyâhlarındandır. Memleketler ve milletlere dâir tetkîk ve incelemelerde bulunmak ve aynı zamanda ticarî gaye ile 943 (H. 331) senesi Ramazan ayında Bağdâd’dan hareket ederek uzun bir seyahate çıktı. Irak, İran, Mâverâünnehr, Türkistan, Şam, Mısır, Mağrib, Endülüs, Sicilya ve başka İslâm memleketlerini dolaştı. Seyahati yirmi sekiz sene sürdü. Selefleri olan el-Leykânî, İbn-i Hurdazbih ve Kudâme’nin eserlerini alâka ile tedkîk etti. Seyahati esnasında 952 (H. 340) senelerinde El-İstahrî ile görüştü. Bu coğrafya âliminin talebi üzerine onun bâzı haritalarını tashîh etti ve eserlerini gözden geçirdi. Yirmi bir haritadan meydana gelen bu mecmuaya İslâm atlası denilmiştir. Bunun hazırlanmasında İbn-i Havkal’ın önemli yardımları oldu.

İbn-i Havkal, İstahrî’nin eserini genişleterek hem târih hem de coğrafya sahasında el-Mesâlik vel-Memâlik adlı ilmî değeri son derece yüksek eserini yazdı. İbn-i Havkal, eserinde İslâm âlemi hududları dahilindeki memleketler hakkında iklim itibariyle tafsilâtlı bilgiler verdi. El-Mesâlik vel-Memâlik’in Türk târihi bakımından çok önemli bir yeri vardır. Eserde o asırdaki Oğuzların, Karlukların, Kimeklerin, Kırgızların, Uygurların, Peçeneklerin, Bulgarların oturdukları yerlere dâir önemli bilgiler olduğu gibi Mâverâünnehr ve Batı Türkistan hakkında çok geniş bilgiler vardır.

İbn-i Havkal eserinde; “Dünyâyı enine-boyuna tarif ettim ve müslüman eyâletleri tanıttım. Her kısma durumunu belirten bir harita ekledim. Her bölgenin hududlarını, şehirlerini, nahiyelerini, nehirlerini, bu nehirler üzerindeki toprak birikintilerini, gelir kaynaklarını, ödedikleri her çeşit vergileri, üzerlerinden geçen yolları, civar kıt’alardan uzaklıklarını, en çok kâr getiren ticâretlerini gösterdim. Bir kelime ile coğrafyayı hükümdarların ve her sınıf halkın alâkalandığını bir bilgi hâline getiren bütün malûmatı topladım” demektedir.

Kitâb-ül-Mesâlik vel-Memâlik, garbda (batıda) ilk önce W. Onseley tarafından tedkîk edilip, İngilizceye tercüme edildi ve 1800 senesinde Londra’da neşredildi. Daha sonra 1887 târihinde P.J. Uyenbroek, El-Mesâlik vel-Memâlik’in Irak ve Acem’den bahseden kısmının Arabî metni, Hulâsat-ü ahbâr-il-müsâfir vel Acem fi ma’rifet-i bilâd-ı Irak’ıl Acem ismiyle ve faydalı haşiyelerle birlikte Leyden’de bastırıldı. Mesâlik’in Afrika’ya ait olan kısmı da De Slane tarafından Fransızcâya tercüme edildi ve 1842 târihinde Paris’te basıldı. De Slane’nin eserinin intişârından üç sene sonra Amari, Mesâlik’in diğer bir kısmını hülâsa hâlinde tercüme ederek, 1845 târihinde Paris’te bastırdı. 1872 yılında meşhûr De Geoje tarafından da Arabî aslı mükemmel bir şekilde bastırıldı.

MİSAFİRE İKRAM!

İbn-i Havkal, Sûret-ül-arz adlı eserinde Mâverâünnehr halkının cömerdi içini şöyle anlatmaktadır:

“Mâverâünnehr halkı cömertlikte tek bir evin fertleri gibidir. Bir adam diğerine misafir olunca, adetâ kendi evine gelmiş gibi olur. Ev sahibi evi ne gelene karşı asla kötü davranmaz. Üstelik, daha önce misafirinin bir iyiliğini görmediği ve ondan bir mükâfat beklemediği hâlde, cömertçe onun ihtiyaçlarını karşılamak için bütün gayretini sarfeder. Onların her biri elinden geldiğince kendisi ve misafiri için en değerli şeylerini harcamaya gayret eder. Orada kendi işleriyle meşgul olarak görülen her çiftlik sahibinin geniş bir saray ve misafirleri için bir evi vardır. Onlar günboyu evlerini şereflendirecek misafir için hazırlık yaparlar. Bu işleri yaparken içleri ikram arzusuyla dolu olur. Diğer insanların mal toplamakta ve mal sahibi olmada yarıştıkları gibi, Mâverâünnehr halkı mallarını ve mülklerini tüketircesine bu gibi hayır işlerinde yarışırlar. Suğd bölgesinde meşhûr bir evin izlerini gördüm. Evin kapısı önüne kazıklar çakılmıştı. Sağlam olarak öğrendiğime göre, yüz seneden fazla bu evin kapısı kilitlenmemiş, devamlı buraya yolcu inermiş. Bâzı geceler ev sahibinin hazırlığı olmadan buraya yüz, iki yüz veya daha fazla yolcu, hayvanları ve adamlarıyla iner, bu misafirler yemeklerini, hayvanlarının yemlerini, örtü ve yataklarını hazır bulurlar, yanlarındaki eşyaları kulanmazlarınış. Ev sahibi de bunların te’mininde ve bu hâli devam ettirmekte bir güçlük çekmezmiş. Yolcuların her türlü ihtiyaçlarıyla uğraşacak insanlar tâyin edilirmiş. Bu hizmetkârların, misafirler geldikleri zaman kullanacakları her türlü şey hazırmış. Herkesi Allah rızâsı için memnun etmekteni yaptıklarında cömertçe ikramdan başka bir gayesi olmayan ev sahibi, onların memnuniyetini görür, onları neş’eli ve hoş karşılar, onlar arasında eşit davranırmış…”