Mus’ab bin Umeyr (Radıyallahu Anh)
Kureyş’in asıl ve zengin bir ailesine mensuptu. Peygamberimizin mübarek sözlerini işitince, kalbinde büyük bir muhabbet hâsıl oldu. O’na kavuşmak arzusu ile yanıp tutuşuyordu. Sonunda Dâr-ül Erkâm’a gitti ve müslüman oldu. Bunu duyan anne ve babası, ona da işkence etmeye başladılar. Dîninden döndürmek için, evlerindeki mahzene hapsedip, günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan’ın yakıcı güneşi karşısında, ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar. Fakat Mus’ab bin Umeyr hazretleri, bu ağır ve” acımasız işkencelere sabır göstererek İslâmiyet’ten dönmedi.
Hazreî-i Mus’ab, müslüman olmadan önce ailesinin zenginliği sebebiyle, refah ve bolluk içinde büyütülmüştü. Herkes ona imrenirdi. Müslüman olunca, ailesi her şeyden mahrum bıraktı ve işkencelere tâbi tuttu. Her türlü sıkıntıya dîni için katlanan Mus’ab bin Umeyr (r.anh), bir gün Resûlullah efendimizin huzuruna gitti. Onun bu gelişini hazret-i Ali şöyle anlattı: “Resûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus’ab bin Umeyr geldi. Üzerinde, yamalı bir elbisesi vardı ve acınacak hâlde idi. Resülullah sallallahü aleyhi ve sellem, onun bu hâlini görünce, mübarek gözleri yaşla doldu. Mus’ab’ın çektiği bu işkence ve fakirliğe rağmen, dininden dönmemesi üzerine; “Kalbini, Allahü teâlânın nûr/andırdığı şu kimseye bakın. Anne ve babanının onu, en iyi yiyecek ve içeceklerle beslediklerini gördüm. Allahü teâlâ ve Resûlünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir” buyurdu.