Bizans Elçisinin Hediyyeleri - kainatingunesi.com

Bizans Elçisinin Hediyyeleri

Yirmidördüncü Menâkıb:

Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” halîfe iken, bir gün mescidde oturuyordu. Rûm kayserinin elçisi geldi. Ba’zı hediyye ve bir doğan, bir tazı, bir şişe zehr de getirdi. Dedi ki, yâ halîfe. Bu tazı öyle bir tazıdır ki, her nereye salar isen, avını yakalar, kaçırmaz. Avı ondan kurtulmaz. Bu doğan da bir doğandır ki, hangi kuşa salarsanız, hiç aman vermeyip, alır. Aslâ bir kuş pençesinden halâs olmaz (kurtulamaz). Bu şişe içinde olan zehr, öyle bir zehrdir ki, bir katresini insana içirseler, o ânda ölür, bunun ilâcı olmaz. [Ya’nî o kişi kurtulamaz]. Tuhâf nesne olup, pâdişâhlar hazînesinde bulunması lâzımdır ve lâyıkdır diye, rûm sultânı kayser göndermişdir. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki, kuş nedir ki, insan onunla meşgûl olup, ondan ne fâide hâsıl eder. Ehl-i hâl olan onu eline alıp, amellerini boşa çıkarmaz, deyip, bağlarını çıkarıp, sahrâya salıverdi. Kelb [köpek] nedir ki, insan ona tâlib ve râgıb olup, o mekrûhu evine koysun ve ardınca gezip, yürüsün. Onun da zincirlerini alıp, azâd eyleyip, serbest bırakdı. Ondan sonra o içinde zehr olan şişeyi mubârek eline alıp, dedi ki, benim dünyâda nefsimden büyük düşmânım yokdur. O zehri (Bismillahirrahmânirrahîm) deyip, temâmını içdi. Elçi bu hâli görünce, şaşırıp, mescid kapısında durdu. Bir zemândan sonra gelip, hazret-i Ömere bakdı. Gördü ki, hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” evvelki gibi devlet ve se’âdetle, sıhhat ve selâmetde oturur. Hemen yerinden kalkıp, hazret-i Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” ayaklarına yüzünü ve gözünü sürüp dedi ki, yâ halîfe, bana îmânı anlat. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” elçiye kelime-i şehâdet telkîn etdi ve elçi, müslimân oldu. Ondan sonra elçi, rûm kayserine gitmeyip, geri kalan ömrünü Ömerin “radıyallahü anh” hizmetinde geçirdi.