EHL-İ SÜNNET İ’TİKÂDI - kainatingunesi.com

YÜZDOKSANÜÇÜNCÜ MEKTÛB

Bu mektûb, seyyid Ferîd “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerine yazılmışdır. Ehl-i sünnet i’tikâdına göre inanmak lâzım olduğu, fıkh bilgilerini öğrenmenin ehemmiyyeti bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ yardımcınız olsun! İşlerinizi kolaylaşdırsın! Ayb ve çirkin olan şeylerden korusun! Âkil ve baliğ olan erkeğin ve kadının birinci vazîfesi, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları akâid bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmakdır. Allahü teâlâ, o büyük âlimlerin çalışmalarına bol bol sevâb versin! Âmîn. Kıyâmetde Cehennem azabından kurtulmak, onların bildirdiklerine inanmağa bağlıdır. Cehennemden kurtulacak olanlar, yalnız bunların yolunda gidenlerdir. [Onların yolunda gidenlere (Sünnî) denir.] Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâbının “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” yolunda gidenler, yalnız bunlardır. Kitâbdan, ya’nî Kur’ân-ı kerîmden ve Sünnetden, ya’nî hadîs-i şeriflerden çıkarılan bilgiler içinde kıymetli, doğru olan yalnız bu büyük âlimlerin, Kitâbdan ve sünnetden anlayıp bildirdikleri bilgilerdir. Çünki her bid’at sahibi, ya’nî her reformcu ve her sapık kimse, bozuk düşüncelerini, kısa aklı ile, Kitâbdan ve sünnetden çıkardığını söylüyor. Ehl-i sünnet âlimlerini “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” gölgelemeğe, küçültmeğe kalkışıyor. Demek ki Kitâbdan ve sünnetden çıkarıldığı bildirilen her sözü, her yazıyı doğru sanmamalı, yaldızlı propagandalarına aldanmamalıdır.

Ehl-i sünnet vel-cemâ’at âlimlerinin bildirdiği doğru i’tikâdı açıklamak için, büyük âlim Tür Püştî “rahmetullahi aleyh” hazretleri bir kitâb yazmışdır. (El-mu’temed) adındaki bu kitabı çok kıymetlidir ve açık yazılmışdır. Kolayca anlaşılabilir. Toplandığınız zemânlarda bu kitâbı okuyunuz. Fekat, bu kitâbda, her bilgi, mantık yolu ile isbât edilmiş olduğundan uzamış ve genişlemişdir. Öğrenilmesi ve inanılması herkese çok lâzım olan bilgileri kısaca anlatan bir kitâb olsaydı dahâ uygun ve daha fâideli olurdu. Bu arada fakîrin de, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at i’tikâdını kısa ve açık olarak yazmak hatırıma geldi. Eğer yazmak nasîb olursa, size de gönderirim.

[(Se’âdet-i Ebediyye) ve {Herkese Lâzım Olan îmân) adındaki kitâblarda, Ehl-i sünnet i’tikâdı açık olarak bildirilmişdir. Hakikat Kitâbevinden alınarak okunmasını ve herkesin okumasına ön ayak olunmasını tavsiye ederiz.]

İ’tikâdı düzeltdikden sonra halâl, harâm, farz, vâcib, sünnet, mendûb, mekruh olan şeyleri de fıkh kitâblarından öğrenmek ve her işi bunlara göre yapmak da lâzımdır. Talebeden birkaçına emr buyurunuz da, fârisî dilinde yazılmış fıkh kitâblarından birisini, toplandığınız zemân okusunlar. (Mecmû’a-i Hânî) ve (Umdet-ül-islâm) adındaki kitâbları okumak çok uygun olur.

Allah korusun, i’tikâd edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyâmetde, Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. İ’tikâd doğru olup da, işlerde gevşeklik olursa, tevbe île ve belki tevbesiz de afv olunabilir. Eğer afv olunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. Görülüyor ki, işin aslı, temeli, i’tikâdı düzeltmekdir, Hâce Ubeydül!ah-i Ahrâr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” buyurdu ki, (Bütün iyi hâlleri ve buluşları bize verseler, fekat Ehl-i sünnet vel cemâ’at i’tikâdını kalbimize yerleşdirmeseler, hâlimi harâb, istikbâlimi karanlık bilirim. Eğer bütün harâblıkları, çirkinlikleri verseler ve kalbimizi Ehl-i sünnet i’tikâdı ile süsleseler hiç üzülmem). Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Ehl-i sünnet i’tikâdından ayırmasın! İnsanların efendisi hürmetine “aleyhissalâtü vesselam” duâmızı kabul buyursun! Amîn! [Mektubat/193]

ÜÇÜNCÜ CİLD, 17. ci MEKTÛB

Bu mektûb, dînine çok bağlı olan bir hânıma yazılmış olup, i’tikâdları bildirmekde, ibâdetlere teşvik etmekdedir:   îmânı, i’tikâdı düzeltdikden ve şerîate uygun ibâdetleri yapdıkdan sonra, vaktleri, zikr-i ilâhî (Allahü teâlâyı anmak, hatırlamak) İle ma’mür etmek lâzımdır. Allahü teâlâyı hatırlamadan, bîr ân geçirmemelidir. Vücûd, eller, ayaklar dünyâ işleri ile uğraşırken, kalb hep Allahü teâlâ ile olmalı, Onu hâtırlamakla lezzet duymalıdır. [Zikr etmek, Allahü teâlâyı hatırlamak demekdir. Bu da, kalb ile olur. Zikr edince, kalb temizlenir. Ya’nî kalbden dünyâ sevgisi çıkar. Allah sevgisi yerleşir. Birçok kimselerin, bir araya toplanarak hayhuy etmesi, oynaması, dönmesi, zikr değildir. Yüz seneden beri, tarîkat diyerek, birçok şey uyduruldu. Din büyüklerinin, Eshâb-ı kiramın yolu unutuldu. Câhiller, hattâ fasıklar şeyh olarak zikr ve ibâdet ismi altında, günâh işledi. Hele son zemânlarda, haram girmeyen, kızılbaşlık, mezhebsizlik karışmayan bir tekke kalmamışdı. Bugün ne İstanbulda, ne de Anadoluda ve Mısr, Irâk, îrân, Sûriye ve Hicazda, ya’nî hiçbir islâm memleketinde, tesavvuf âlimi yok gibidir. Fekat sahte mürşidler, müslimânları sömüren tarikatçılar çokdur.

Din büyüklerinin, eskiden kalma, hâlis kitâblannı okuyup, zikri, fikri bunlara göre doğrultmalıdır,Tarîkatçılık, şeyhlik, mürîdlik gibi ismlerin perdesi altında iş gören, mal ve din hırsızlarına aldanmamalı, bunlardan kaçınmalıdır].

Yemekleri, keyf için, lezzet için yimemeli, Allahü teâlânın emrlerini yerine getirmeğe kuvvet bulmak için yimelidir. Eğer Önceleri, böyle niyyet edemezseniz, her yemekde, zor ile böyle niyyet ediniz. Hakîkî niyyet yapabilmeniz için, Allahü teâlâya yalvarınız! Yeni ve temiz giyinmeli ve giyinirken ibâdet için, nemâz için süslenmeğe niyyet etmelidir. Bîr âyet-i kerîmede meâlen, (Her nemâzı kılarken süslü, temiz, sevilen elbiselerinizi giyiniz!) buyurulmuşdur. Elbiseyi herkese gösteriş için giymemelidir ki, günâhdır. [İbnî Âbidîn orucun mekrûhlarını anlatırken, güzeİ giyinmek mubâhdır diyor].

[Her mubah, iyi niyyet ile yapılınca tâ’at olur. Kötü niyyet ile yapılınca, günâh olur. Koku sürünen, iyi giyinen kimse, dünyâ lezzeti için veya gösteriş yapmak, öğünmek için veya kendini kıymetlendirmek için, yâhud yabancı kadınları, kızları avlamak için şık giyinirse, günâh işlemiş olur. Dünyâ lezzetini tatmak için olan niyyetine azâb verilmez ise de, âhıret ni’metlerinin azalmasına sebeb olur. Başka niyyetleri için azâb görür. Bu kimse, sünnet olduğu için koku sürünür, şık giyinirse, câmi’e saygı için, câmi’de yanına oturan müslimânları incitmemek için, temiz olmak için, sıhhatli olmak için, islâmın vakârını, şerefini korumak için niyyet edince, her niyyeti için ayrı sevâblar kazanır. Ba’zı âlimler buyuruyor ki, her mubâh işde, hattâ yimede, içmede, uyumada ve halâya girmekde bile iyi niyyet etmeği unutmamalıdır. İnsan, mubâh bir işe başlarken, niyyetine dikkat etmelidir. Niyyeti iyi ise, o işi yapmalıdır. Niyyeti, yalnız Allahü teâlâ için olmazsa, yapmamalıdır. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, sizin sûretlerinize, mallarınıza, bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar) buyuruldu. Ya’nî, Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrât ve hasenâtına, malına, rütbesine bakarak sevâb ve azab vermez. Bunları ne düşünce ile, ne niyyet ile yapdığına bakarak, sevâb veyâ azâb verir. [Se’âdet-i ebediyye/20l]

Bütün hareketler, işler, sözler, okumak, dinlemek, [oğlunu mektebe göndermek] hep Allah rızâsı için olmalıdır. Onun şeri’atine uygun olmasına çalışmalıdır. Böyle olunca, İnsanın her a’zâsı ve kalbi Allahü teâlâya müteveccih (yönelmiş) olur. Onu yâd eder [ya’nî hâtırlar]. Meselâ, büsbütün gaflet olan uyku ibâdetleri kuvvetle ve sağlam yapmak niyyeti ile uyunursa, bütün uyku ibâdet olur. Çünki, ibâdet niyyeti ile uyumakdadır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Alimlerin uykusu ibâdetdir). Evet, bunları yapmak, size bugün için güç olacağını biliyorum. Çünki, çeşidli mâni’ler etrafınızı sarmışdır. Âdete, modaya kapılmış bulunuyorsunuz. Ayblanmak, izzet-i nefse dokunmak kuruntularına tutulmuşsunuz. Bütün bunlar, şeri’ati yerine getirmenize mâni’ olmakdadır. Hâlbuki, Allahü teâlâ, şeri’ati, bozuk âdetleri, çirkin modaları kaldırmak için ve nefs-i emmârenin benlik, izzet-i nefs çılgınlıklarını yatışdırmak için gönderdi. Fekat, Allahü teâlânın İsmini, kalbde hâtırlamağa devâm nasîb olursa ve beş vakt nemâz gevşek davranmadan, şartları ile kılınır ve halâl ve harama, elden geldiği kadar dikkat edilirse, bu mâni’lerden kurtulmanız, oraya çekilmeniz umulur. Bu nasihatleri yazmanın ikinci bir sebebi de, bunlar yapılmasa bile, kendi kusur ve kabahatini anlamağa yarar ki, bu da büyük ni’metdir. Bulmayıp da, bulmadığını anlamamakdan ve kusurunu bilmemekden ve vazifeyi yapmadığına utanmamakdan, Allahü teâlâya sığınırız. Böyle kimseler, şeri’ati tanımıyan, kulluğunu yapmıyan inâdcı câhillerdir. [Seâdek-i ebediyye/112]

Cemâatle Namaz

SUAL:Namazı cemâatle kılmanın hükmü nedir?

CEVAP:Beş vakit namazın farzlarını cemâatle kılmak Hanefi ve Mâlikide sünnettir. Vâcib diyenler de çoktur,

SUAL: İmâm, namazdan sonra ayağa kalkarak mı, yoksa kalkmadan mı yüzünü cemâate döndürür?

CEVAP:Her ikisi de caizdir.

SUAL: Evde aile olarak cemâatle namaz kılıyoruz. Ben imamlık yapıyorum. Bir kızım, bir oğlum ve hanımım var, Nasıl duracağız?

CEVAP: Oğlunuz sizin sağınıza yarım ayak kadar geriye durur. Hanımınız veyâ kızınız sizin tam arkanıza, diğeri onun sağına durur.

Cemâatle namaz kılan erkek, aynı imâma uyan herhangi bir kadınla, bir rükün miktarı bir hizada durursa ve aralarında kalın perde veya parmaktan kalın bir direk yahut bir insan sığacak kadar açıklık yoksa, erkeğin namazı bozulur Bir safta kadın kılınca, yalnız iki yanındaki ve tam arkasındaki üç erkeğin namazı bozulur. Arkasındaki erkek dokuz ayaktan uzak ise, bunun namazı bozulmaz.

SUAL: İmâm, üçüncü rek’atin secdesinden sonra dördüncü rek’ate kalkmayı unutarak otursa, cemâatin ne yapması lâzımdır?

CEVAP: Cemâ’at kalkar, imâmı da (sübhânallâh) diyerek ikaz eder.

SUAL:Bir hanım kocası ile cemâat yapıp namaz kılarken nasıl durması lâzımdır?

CEVAP: Bir hanım, kocası ile cemaatle namaz kılarken, erkekler gibi durmaz. İmâmın arkasında durması lâzımdır. Anne, kız kardeş gibi mahrem akrabalar da imâmın arkasında durması lâzımdır.

SUAL: Hanefî’nin Şafî’ye, Şafinin Hanefî’ye imâm olmasında mahzur var mıdır?

CEVAP: Mezhep farkı iktidaya, mâni değildir. Ya’ni Hanefinin Şâfiîye imâm olması, Şâfiînin Hanefiye imam olması, birbirlerine uymalarında hiç mahzur yoktur. Ancak kuvvetli kavle göre, imâm olan zat, kendisine uyanların mezheplerindeki guslü İcap ettiren, abdesti ve namazı bozan şeylere de dikkat etmesi lâzımdır. Başka bir kavle göre, dikkat etmemiş bile olsa, imâmın kendi mezhebine göre namazı sahih olmuşsa, cemâatten, başka mezhebde olanların da namazları sahih olur.

SUAL: Hanefî imâm arkasındaki Şafiî, sabah namazının farzında kunut duasını okuması imkânsızdır. Ne yapması lâzımdır?

CEVAP:Kunut duâsını okumağa fırsat olmadığı için imâma tâbi olur, okumaz.

SUAL:Her imâmın arkasında namaz kılınır mı?

CEVAP: Açıktan günah işlediği bilinmeyen imamların arkasında namaz kılınır. İmâmların itikadî hatâları bilinmiyorsa, arkalarında namaz kılınır.

SUAL:Kâbe-i muazzamaya arkasını dönmemek için imâm, yüzünü cemâate dönmese,mahzuru olur mu?

CEVAP: İmâm yüzünü cemâate dönmezse mekruh olur. Çünkü mü’mine dönmek Kâbeye dönmekten evlâdır. İmâmın yarım dönmesi iyidir. Hem yüzünü cemâate dönmüş olur, hem de arkası kıbleye gelmiş olmaz. Arkası kıbleye gelse de câizdir.

SUAL: Ramazanda bir evde cemâatle teravih kılıyoruz. Evde yalnız kadınlar oluyor. Sadece imâm erkektir. Mahzuru oluyor mu?

CEVAP: Cemâatteki hanımların içinde imâmın, annesi, bacısı, halâsı, teyzesi veya hanımı yahut başka bir erkek bulunursa namaz kılınabilir. Bunların hiç biri yoksa halvet olacağı için, imâm bu yabancı kadınlara imâm olamaz.

Halvet:

Yabancı bir kadınla yabancı bir erkeğin bir odada kapalı bir yerde yalnız kalmalarına denir. Halvet haramdır.

SUAL:Câmideki safların birbiri arasında efdaliyet var mıdır?

CEVAP: Safların efdali birinci saftır. Sonra sırasıyla ikinci, üçüncü ve diğer saflar gelir. İmâma yakın olmanın fazileti daha çoktur.

SUAL: Bir odada cemâatle namaz kılınırken, aynı namazı kılmış bir kimsenin orada oturmasında mahzur var mıdır?

CEVAP: Mahzur vardır. Odayı terketmesi gerekir. Eğer abdesti var ise, öğle ve yatsı namazlarının farzını onlarla birlikte cemâatle kılması iyi olur. Nafile olur. Sabah, ikindi ve akşamı bu şekilde kılamaz. Ya odayı terk eder veya itikafa niyyet eder.

SUAL: Ba’zı câmilerin bodrumlarında ayrı bir mescid var. İmâmı gören veyâ sesini işiten cemâatten biri görülmeyen katlarda namaz kılmak sahih olur mu? Yalnız hoparlör konuyor. Ba’zı müezzinler, “apartmanın katlarında da olsa, hoparlör ile irtibat sağlandığı için imâma uymak sahih olur” diyorlar.

CEVAP: İmâmı görüp İşitse bile, arada kayık geçecek kadar nehir veyâ araba geçecek kadar yol bulunursa, imâma uymak sahih olmaz. İmâmı veyâ cemâatten birini görmeğe ve sesini duymağa elverişli penceresi olmayan duvar arada bulunursa imâma uymak sahih olmaz. Başka kattaki imâm veyâ imâmı işiten cemâatten biri görülmeyen apartman katlarında namaz sahih olmaz. Hoparlör ile irtibat sağlanmış olmaz. Bir şehrin bütün camilerine hoparlör koyup bir câmideki imâma uymaları sahih olmadığı gibi, bir apartmanın katlarındaki cemâati görünmeyen imâma uymak sahih olmaz. Fıkıh kitaplarına bakmadan din hakkında konuşmak uygun olmadığı gibi, câmi yaparken de, fıkıh kitaplarına bakmadan rastgele yapmak uygun olmaz.

SUAL:Hangi imâmların arkasında nemâz kılınmaz?

CEVAP: (Nûr-ül-îzâh) şerhi hâşiyesinde bildirildiğine göre aşağıda yazılı altı şartdan biri bulunmayan imâmın arkasında kılınan nemâz kabûl olmaz.

1- Müslüman olmak, Ebû Bekr Sıddîk ve Ömer Fârûk’un halîfe olduğuna inanmayan, mi’râcı, kabr azabını inkâr eden, imâm olamaz.

2- Buluğ yaşında ya’ni buluğa ermiş olmak lâzımdır.

3- Akıllı olmak. Serhoş ve bunak imâm olamaz.

4- Erkek olmak. Kadın, erkeklere imâm olamaz.

5- Hiç olmazsa, Fâtiha-i şerife ile bir âyeti doğru okuyabilmek. Bir âyeti ezberlememiş olan ve ezberlese de, tecvit ile okuyamıyan, nağme yapan kimse, imâm olamaz.

6- Özürsüz olmaktır, özrü olan, özrü olmayanlara imâm olamaz.

Ebüssü’ûd efendi fetvasına göre, fâsıkların, günâh işlediği bilinen imâmların arkasında nemâz kılmamalıdır.

Nemâzın şartlarına ehemmiyet vermiyen imâmların da arkasında nemâz kılmamalıdır.

İmâmın teganni yapmayan, ihtiyâcdan fazla yüksek sesle okumayan bir kimse olmasına da dikkat etmelidir. Çünkü, imâmın nemâzda, ihtiyâcdan fazla yüksek sesle okuması, nemâzı bozmaz ise de, harâmdır. Tegannî, sesi mûsikî perdelerine uydurmak için, hareke, harf ve med (uzatma) ilave etme ve çıkarma yapmak suretiyle kelimelerin asıllarını bozarak okumaya denir.

Mezheb farkı, imâm olmağa mâni değildir. Ancak Hanefi’ler, kendilerine göre abdestsiz olan şafiîlerin arkasında, Şâfiler de kendi mezheblerine göre abdestsiz olduğu bilinen Hanefi imâmların arkasında nemâz kılmamalıdır. Kılarlarsa da zayıf kavle göre caizdir.

SUAL:Küçük veyâ büyük câmilerde imâmla veyâ imâmın arkasındaki safla üç saflık boş meydan bulunduğu halde arkaya saf olmakta mahzur var mıdır?

CEVAP:Mekruhtur.

SUAL:Bir kişi imâmın arkasında nasıl durur?

CEVAP:Bir kişi imâmın sağ yanında hizasında durur. Ayağının topuğu imâmın topuğundan ileri olmazsa namazı sahih olur.

SUAL: İmâmın arkasında saflar nasıl teşekkül eder?

CEVAP:Saf yapılırken ilk kişi imâmın arkasında durur, ikincisi birincinin sağına, üçüncüsü soluna, dördüncüsü ikincinin sağına, beşincisi üçüncünün soluna… olarak durur.

SUAL: İmâmın yüksek sesle namazda kıraat okumasında bir mahzur var mıdır?

CEVAP:İmâmın namazda, İhtiyaçtan fazla yüksek sesle okuması, namazı bozmaz ise de harâmdır. Arkadaki cemâ’atin imâmın okuduğunu duyması şart değildir.

SUAL:Cemâ’at bir kişi olsa, imâm, selâmdan sonra cemâ’ate yüzünü döner mi? O bir kişi hanımı veyâ annesi gibi bir kadın olsa yüzünü dönmesinde mahzur var mıdır?

CEVAP: Her iki hâlde imâm dönse de, dönmese de câizdir.

SUAL:İmâm açıktan Fatiha veyâ zamm-ı süreleri okurken imâma uyan kimsenin Sübhaneke yi okuması gerekir mi?

CEVAP: Sübhanekeyi okumaz, imâmı dinler.

SUAL:Bir arkadaşın farz kıldığını görerek ona uydum. Namaz bitince “Ben cemâate imâm olmaya niyyet etmemiştim” dedi. Benim ona uymam sahih oldu mu?

CEVAP:Sizin uymanız sahih olmuştur. Bu durumda yalnız imâm cemâat sevabını almaz, imâmın kadınlara imâm olmağı niyyet etmesi lâzımdır. Yoksa kadının namazı olmaz.

SU AL: İşyerimizin mescidinin kapısı kıble istikametindedir. Kapıdan içeri girince namaz kılanlarla karşılaşıyoruz. Cemâatle namaz kılınırken kapıdan girip cemâatin önünden geçerek imâmın yanına durdum. Cemâatin önünden geçtiğim için günaha girdim mi?

CEVAP: Küçük câmi ve mescitlerde namaz kılanın önünden geçen günaha girer. Cemâat namaza dururken dışarıdan gelebilecekleri düşünerek bir kişinin geçeceği kadar yer bırakmaları lâzımdı. Kıble duvarı ile arka duvarı arası yirmi metreden fazla olan câmilerde ve kırlarda namaz kılanın önünden geçmek günah olmaz. Eğer secde ettiği yer ile durduğu yer arasından geçerse yine günah olur.

SUAL:Cemâatle ikindi namazını kıldım. İmâmın hâl ve hareketlerini beğenmediğim İçin ikindiyi iâde ederken birkaç arkadaş “sen imâm ol” dediler. İmâm oldum. Böyle içi rahat etmeyenin namazını iade etmesinde mahzur var mıdır?

CEVAP: İmâm’ın namazının câiz olmayacağına zan ile hüküm verilemez. Kat’i olarak bilmek lâzımdır. Zan ile tekrar kılınırsa nâfile olur. İkindiden sonra kıldığınız için nâfile zaten câiz değildir Nâfile kılana iktida edenlerin (uyanların) namazları da sahih olmaz. Kaza etmeleri lâzım olur. İmâmın nâfile kıldığını bilmeyenlerin namazları sahih olur. İmâm ise, söylemediği için günaha girer.

SUAL: İkindiyi asr-i sanîde kılmak için, asr-ı evvelde cemâatle kılmayıp asr-ı sânide münferit (yalnız) kılmak uygun mudur?

CEVAP: İkindiyi asr-ı evvelde cemâatle kılmak, asr-ı sânide münferit kılmaktan evlâdır. Cemâatle namaz kılmanın fazileti çok büyüktür..

SUAL: Hapishanedekiler, Cum’a günü Cum’a namazı kılamıyorlar. Öğle namazını cemâatle kılmalarında mahzur var mıdır?

CEVAP: Özür ile Cum’a namazı kılamıyanların öğle namazını şehirde cemâatle kılmaları mekruhtur. Özürsüz Cum’a kılmayanın, Cum’a kılınmadan önce şehirde öğle kılması harâmdır. Şehir demek vilâyet demek değildir. Mühtar veya Jandarma bulunan köyler, şehir hükmündedir.

SUAL: Öğle namâzı gibi sessiz okunan namâzlarda İmâma sonradan uyan bir kimsenin, sübhaneke okuması lâzım mıdır?

CEVAP: İmâm sessiz okuyorsa sübhaneke okumalı ve imâm selâm verdikten sonra kalkınca sübhanekeyi yine okumalıdır. İmâm sesli okurken sübhaneke okunmaz. İmâmı dinlemek vâcibtir. Sübhaneke okumak sünnettir

SUAL: Benim bir ayağım topaldır. Her zaman cemâate gitmem ve yetişmem mümkün olmuyor. Ayağım topal olduğu için ma’zur sayılamaz mıyım?

CEVAP: Cemâatle namâz kılmağa farz diyen âlimler bulunduğu gibi, vacip diyen âlimler de çoktur. Irak âlimlerine göre vâcibi, özürsüz bir kerre bile terk etmek günâh olur. Terketmeyi âdet haline getirmek sözbirliği ile günahtır. Bu bakımdan özürsüz cemâat terk edilmemelidir.

Cemâate gitmemek İçin özür sayılan ba’zı hususları bildirilelim: 1- Hasta, 2- Felçli, 3- Bir ayağı kesik olmak, 4- Yürüyemiyecek kadar ihtiyar olmak, 5- A’mâ olmak, 6- Yağmur, 7- Çamur, 8- Çok soğuk, 9- Karanlık, 10- Gece için çok rüzgâr, 11- Malın çalınma ve telef olma korkusu, 12- Can tehlikesi, 13- Abdest sıkıştırması, 14- Yolcunun nakil vâsıtasını kaçırma korkusu, 15- Hastaya bakmak, 16- Fıkıh bilgisini öğrenmeyi kaçırma korkusu, 17- İmâmın bid’at sahibi olduğunu kat’i olarak bilmek.

Bir kimse, yukarıda bildirilen özürlerden dolayı cemâat için câmiye gitmezse günaha girmez.

Herhangi bir sebeple cemâati kaçıranlar, evinde hanımı veyâ çocukları ile cemâat olmalıdır. Cemâatsiz namâz kılmamağa gayret etmelidir.