Fâtıma binti Esed'in vefâtı - kainatingunesi.com

Fâtıma binti Esed’in vefâtı

İçki içmeyi haram kılan âyet-i kerîme de, hicretin dördüncü yılında indi. Uhud gazâsında yarala­nıp sonra vefât eden hazret-i Ümmü Seleme’ nin kocası, geriye bir kaç tane çocuk bırakmıştı. Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz, yaşlı hâli ile güç durumda kalmıştı. Sevgili Peygamberimiz, ona çok acıyıp merhamet buyurarak nikâhına almakla şereflendirdi.

Yine bu yılda Zâtürrika’ gazâsı yapılarak, etrâftaki müşrik kabîleler sindirildi.

Hazret-i Osman’ın, Peygamber efendimi­zin kızı hazret-i Rukayye’den olma altı yaşın­daki oğlu Abdullah, vefât etti. Âlemlerin efendisi, torununun namazını kıldırdı ve biz­zât kabre koydu. Çok üzülmüşlerdi, mübârek gözyaşları kabre döküldü. Mezâr taşını, mübârek elleriyle diktiler ve; “Allahü teâlâ, kul­larından merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder” buyurdular.

Hazret-i Ali’nin annesi Fâtıma binti Esed (r.anhâ) da bu yılda vefât etti. Buna, sevgili Peygamberimiz çok üzülüp; “Bugün annem vefât etti!” buyurdu. Sevgili Peygamberi­miz, dedesi Abdülmuttalib’in vefâtından sonra, onun yanında büyümüştü. Peygamberliği­ni bildirdiğinde ise hemen müslüman olmakla şereflenmişti. Bu sebeple, Kâinâtın sultânı, onu anne yerinde tutar, çok hürmet gösterirdi. Ona olan merhametinden, üzerindeki mübârek gömleğini çıkarıp kefen olarak sarılmasını emretti. Cenâze namazını kıldırdıktan sonra, yetmiş bin meleğin namazda hazır olduğunu bildirdi. Kabre kadar gidip içine indiler. Kabir hayâtının rahat ve hoş olması için, kabrin köşelerine doğru genişletir gibi işâret yaptık­tan sonra kabre uzandılar. Kabirden çıktığında, mübârek gözleri yaşla dolmuş ve mübârek gözyaşları kabre dökülmüştü. Aman yâ Rabbî! Bu ne merhametti?…Ve bu ne kadar tâlihli bir hanımefendi idi? … Hazret-i Ömer dahî dayanamamış; “Canım sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Hiç bir kimseye yapmadığınızı, bu hanıma yaptınız!” diye suâl edince, vefâlıla­rın en vefâlısı olan sevgili Peygamberimiz; “Ebû Tâlib’den sonra bu hanımcağız kadar bana iyiliği dokunan bir kimse olmamıştır. O benim annemdi. Kendi çocukları aç dururken en önce benim karnımı doyururdu. Kendi çocukları­nın üstleri başları tozlu topraklı durur­ken, o, en önce benim saçımı tarar ve gül yağları ile yağlardı. O, benim annemdi!

Ona, Cennet elbiselerinden giydiril­mesi için, gömleğimi kefen olarak giy­dirdim. Kabir hayâtının kendisine mülayim ve kolay gelmesi için kabirde yanına uzandım. Cebrâil, Allahû teâlâ tarafından; “Bu hanım cennetliktir” diyerek bana haber verdi” buyurdular. Bundan sonra Fâtıma binti Esed vâlidemiz için, şöyle duâ ettiler: “Allahü teâlâ seni mağfiret etsin, bağışlasın, seni mükâ­fatlandırsın. Ey annem! Allahü teâlâ sana rahmet eylesin. Kendin aç iken beni doyurdun. Kendin giymez, bana giydirir, yemez, bana yedirirdin. Diril­ten de, öldüren de Allahü teâlâdır. O dâimâ diridir. O ölmez. Allah’ım! Annem Fâtıma binti Esed’i affeyle, bağışla! Ona hüccetini bildir. Kabrini genişlet. Ey merhametlilerin en merha­metlisi olan Allah’ım! Ben peygambe­rin ve geçmiş peygamberlerin hakkı için, bu duâmı kabûl buyur.”

Bunların arkasından, Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin mübârek hanımefendilerinden hazret-i Zeyneb binti Huzeyme otuz yaşında olduğu hâlde vefât etti. Yine bu sene Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtıma’ nın ikinci çocukları hazret-i Hüseyn doğdu.

Yine bu yılda, Mekkeli müşrikler, Ebû Süfyân kumandasında iki bin askerle, İslâm’ın yayılmasını önlemek için Bedr’e hareket etti. Âlemlerin efendisi, bin beş yüz kahraman Eshâbıyla, onlardan önce Bedr’e geldiler. Mücâhidlerin kendilerinden önce Bedr’e geldi­ğini öğrenen müşriklerin kalblerine korku düştü. Ancak Merrazzahrân’a kadar ilerleyebildiler. Kahraman islâm askeri ile karşılaş­maya cesaret edemediler, geri Mekke’ye döndüler. Resûl-i ekrem efendimiz, şanlı Eshâbıyla, müşrikleri sekiz gün Bedr’de beklediler. Sonra Medîne’ye hareket ettiler.