Hıristiyanlıkta büyük mezhepler
Hıristiyanlıkta büyük mezhepler: Bugün her biri ayrı dînin ortaya çıkışı gibi görülen bu mezheblerin en mühimleri; Katolik, Ortodoks ve Protestan’dır. Bunlar, çok sayıda kollara ayrılmıştır.
Katolik mezhebi: Bu mezhebi temsil eden Katolik Roma kilisesinin zirvesinde papa bulunur. Papa, ruhanî bir devletin başkanıdır. Papadan sonra kardinaller, piskoposlar ve rahipler gelir. Bunlar ruhban sınıfını teşkil ederler. Rahiplerin özel görevleri arasında evlenmemek de vardır, Katolik inancında teslis (Baba-oğul-aziz ruh) esastır. Başlıca takdis âyinleri; vaftiz, tövbe, çile, evlenme, papazlığa tâyin ve ölülere yağ sürme gibi törenlerdir. Hıristiyanların, papazlara günah çıkarttırma mecburiyetleri vardır. Merkezi Vatikan olan katolik kilisesi, kendini, hıristiyanlığı dünyâya yayan tek evrensel kilise sayar. Katolik kilisesine Batı ve Latin kilisesi dendiği gibi, Petrus’ un kilisesi de denir.
Ortodoks mezhebi: Bu mezhebi temsil eden kiliseye Ortodoks kilisesi dendiği gibi Şark; Yunan ve Roma kilisesi de denir. Merkezi İstanbul’dur. Ortodoks kilisesi, Katolik kilisesinden kesin olarak XI. asırda (M. 1054) de ayrılmıştır. Katolik kilisesine göre kutsal ruh, baba ile oğuldan çıkmıştır. Ortodoks kilisesine göre ise, kutsal ruh yalnız babadan çıkmıştır. Ortodoks kilisesi; Meryem’in bir erkekle münâsebette bulunmadan hâmile oluşu ve papanın yanılmazlığı gibi görüşleri reddeder. Papazlar genellikle evlenir. Halk, ekmek ve şarapla işâ-i Rabbani (communion) âyini yapabilir.
Protestanlık: Bu mezhebi temsil eden kiliseye, İncîl Kilisesi adı verilir. Bu isim, bu kiliseye mensup olanların İncîl’den başka bir şeye inanmadıklarına işaret eder. Protestanlarca, herkes İncîl’i okuyup anlar.
Luther ismindeki Alman papazı da, 1517 senesinde Roma’daki papaya isyan edince, kiliselerin bir kısmı buna uydu. Bunlara da Protestan kiliseleri denildi. Luther’in başlattığı bu hareket; İngiltere’de Anglikanizm kilisesini, Fransa ve İsviçre’de de Kalvinizm’i ortaya çıkarmıştır.
Protestanlığın özellikleri şunlardır: Protestan kiliseler, papanın otoritesini reddederler. Tanrıya ulaşabilmek için hiç bir kilise adamının aracılığını kabul etmezler, papazlar evlenirler. Günah çıkartmak umumiyetle kaldırılmıştır. En yüksek otorite, kitaptır. Protestanlık Almanya’da, kuzey Avrupa memleketlerinde ve Kuzey Amerika’da yayılmış bulunmaktadır.
Hıristiyanlık mezhepleri arasında târihte çok şiddetli mücâdeleler olmuştur. Meselâ Saint Bartelemy yortu günü olan 1572 yılı 14 Ağustos’unda, 9. Sari ve Kraliçe Katerin’in emri ile Paris ve civarında 60.000 protestan öldürüldü. Böyle nice işkencelerde dökülen hıristiyan kanları, müslümanların harp meydanlarında döktükleri hıristiyan kanlarından kat kat fazladır.
İncîl: Allahü teâlânın, peygamberleri vasıtasıyla insanlara gönderdiği mukaddes kitaplardandır. İncîl, Îsâ aleyhisselâma indirilmiştir. İncîl kelimesi Süryânîce olup, lügatte göz nuru demektir. Hz. Îsâ’ya vahyolunan, gönderilen İncîl, hiç şüphesiz Allah kelâmıdır. Fakat şimdi bu hakîkî İncîl mevcut değildir. Bugün hıristiyanların elinde bulunan ve Evangelium veya Bible adını verdikleri “Mukaddes kitap”ta, eski hakîkî İncîl’den kalmış pek az parça vardır. Esas İncîl, İbranî dili ile idi. Bu kitap, sonraları Yunan ve Latin dillerine yanlış olarak çevrilmiş, zamanla içerisine birçok parçalar eklenmiş, sık sık değiştirilmiş ve nihayet bugünkü bozulmuş ve karışık şeklini almıştır.
Kur’ân-ı kerîm; Îsâ aleyhisselâma vahyedilen İncîl’in, ilâhî bir kitap olduğunu ve diğer ilâhî kitaplarla beraber onun da aslına îmân etmenin lâzım olduğunu, haber vermektedir. Al-i İmrân sûresi 84. âyet-i kerîmesinde meâlen; “(Ey Resulüm) deki, biz Allah’a îmân ettik. Bize indirilene (Kur’an-ı kerîme), İbrahim’e, İsmail’e, Ya’kûb’a ve oğullarına indirilenlere, Musa’ya, Îsâ’ya ve peygamberlere, Rablerinden verilenlere de inandık…” buyrulmaktadır. Mâide sûresinin 68. ve Tevbe sûresinin 111. âyetlerinde de ilâhî kelâm olmaları ve aynı esasları telkin etmeleri yönünden İncîl, Kur’ân-ı kerim ve Tevrat’la beraber zikredilmiştir. Ayrıca Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîminde, Hz. Îsâ’ya gönderdiği İncîl’ini, bir hidâyet (kurtuluş), bir nur, bir rahmet ve fenalıktan sakınanlar için bir nasîhat olarak vasıflandırmaktadır. Mâide sûresinin 46. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Arkalarından da (bu peygamberlerin) izlerince, Meryem oğlu Îsâ’yı kendinden önceki Tevrat’ın bir tasdikçisi olarak gönderdik ve ona, sakınanlara bir hidâyet olmak üzere de, içinde nurla hidâyet bulunan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncîl’i verdik” buyurulmaktadır.
Yine Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ, İncîl’i Hz. Îsâ’ya vahyettiğini ve onu da peygamber olarak gönderdiğini çeşitli âyet-i kerîmelerde meâlen şöyle bildirdi:
“Arkalarından da Meryem oğlu Îsâ’ yi gönderdik. Ona İncîl’i verdik.” (Âl-i İmrân sûresi: 3)
“(Îsâ, beşikte iken dile gelip) dedi ki: “Ben, hakîkaten Allah’ın kuluyum! O, bana kitap (İncîl) verdi. Beni peygamber yaptı.” (Meryem sûresi: 30)
“Hani sana kitabı (yazı yazmayı), hikmeti, Tevrat’ı ve İncîl’i öğretmiştim.” (Mâide sûresi: 110)
Müslümanlar, diğer ilâhî kitaplarla beraber, hakîkî İncil’in de Allah tarafından Hz. Îsâ’ya gönderilmiş hak bir kitap olduğuna inanırlar.