MÜSLİMÂNLIĞI SEÇENLER Bayan CECILLA CANNOLY [REŞÎDE] (Avusturyalı) - kainatingunesi.com

MÜSLİMÂNLIĞI SEÇENLER

Bayan CECILLA CANNOLY [REŞÎDE] (Avusturyalı)

Niçin müslüman oldum?

Size çok samîmî olarak söyleyebilirim ki, ben farkına varmadan müslüman olmuştum. Çünkü, daha genç yaşta iken bağlı olduğum hıristiyan dînine karşı, zerre kadar itimadım kalmamış, hıristiyanlıktan soğumaya başlamıştım. Ben, dinde birçok şeyleri bilmek ve anlamak istiyordum. Bana öğretilmeye çalışılan îtikatları, körü körüne kabûl etmek taraftârı değildim. Neden üç tanrımız vardı?Neden dünyaya hepimiz günahkâr olarak gelmiştik ve kefaret vermeye mecbûrduk?Neden ancak râhib vâsıtası ile Allahü teâlâya yalvarıyorduk?Sonra bize gösterilen türlü türlü işaretlerin, anlatılan türlü türlü mucizelerin ne mânası vardı?Ben bunları ders veren râhiblere sorduğum zaman, onlar kızıyor, (Kilisenin sana öğrettiği şeylerin aslını sen soramazsın. Bunlar gizlidir. Sen yalnız inanmakla mükellefsin) diyorlardı, ama buna da benim aklım ermiyordu. İnsan, anlamadığı, aslını bilmediği bir şeye nasıl inanır?Fakat, o zamanlar ben düşüncelerimi açıktan açığa söylemeye cesaret edemiyordum. Ben emînim ki, kendilerini hıristiyan sayan pek çok insan, tıpkı bizim gibi düşünmekte ve kendilerine verilen dînî bilgilerin çoğuna inanmamakta, fakat bunu açıklamaktan da korkmaktadırlar.

Nihâyet daha yaşlanınca, bana üç tanrıya tapmağı emreden hıristiyan kilisesinden uzaklaşarak, (Tek bir Allaha ibâdet etmeyi öğreten başka bir din var mıdır?)diye aramaya başladım. Çünkü bütün vicdânım, Mâneviyatım, ancak bir tek Allahın mevcut olabileceğini bildiriyordu. Sonra etrâfıma bakınca, papazların bize öğretmeye kalktıkları o anlaşılmaz mucizelerin, kerâmetlerin, o azîzlerin başlarından geçtiğini söyledikleri garîb hikâyelerin, ne kadar mânasız olduğunu hâdiseler bana gösteriyordu. Dünyadaki her şey, insanlar, hayvanlar, ormanlar, dağlar, denizler, ağaçlar, çiçekler, bunları bir büyük hâlıkın [yaratıcının] yarattığını göstermiyor muydu?Yeni doğan bir bebek, bir mucize değil miydi?Hâlbuki kilise, her yeni doğanın, günahla örtülü bir zevallı olduğunu telkîne çalışıyordu. Hayır, bu olamazdı. Bu yalandı. Her doğan çocuk, Allahü teâlânın günahsız bir kulu, bir mahlûku idi. Bir mucize idi ve ben ancak tek Allaha, Onun yarattığı mucizelere inanıyordum.

Dünyada hiç bir şey günahla dolu, kirli ve çirkin değildi. Ben böyle düşünürken, birgün kızım islâmiyet hakkında yazılmış bir Kitapla eve geldi. Ana kız oturup, bu kitabı büyük bir dikkat ile okuduk. Aman Allahım, bu kitap tâm bizim düşündüklerimiz gibi söylüyordu. İslâmiyet, ancak bir tek Allahın bulunduğunu bildiriyor, insanların mâsum varlıklar olarak dünyaya geldiğini haber veriyordu. Ben o zamana kadar islâmiyet hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Mektepte, islâmiyet bir alay mevzû’u idi. Bize, bu dînin yapma, saçma ve uyuşturucu olduğu, müslümanların Cehenneme gidecekleri öğretilirdi. Bu kitabı okuduktan sonra, beni bir düşünce aldı. İslâmiyet hakkında, biraz daha bilgi sahibi olmak için, bulunduğum şehirde müslümanları aradım. Bulduğum müslümanlar, benim gözümü açtılar. Sorduğum suâllere o kadar mantıkî cevaplar verdiler ki, artık bu dînin bizim papazların dediği gibi uydurma bir din değil, Allahü teâlânın hakîkî dîni olduğuna inanmaya başladım. Kızımla berâber İslâmiyet hakkında yazılı daha birçok eserleri de okuduktan sonra, onun ulviyyetine ve doğruluğuna tamamîle inanarak, ikimiz birlikte müslüman olduk. Ben (Reşîde), kızım da (Mahmûde) ismlerini aldık.

Bana sorduğunuz ikinci suâle, yâni (İslâmiyette en çok beğendiğiniz nedir?)suâline gelince, buna şu cevabı vereceğim:

İslâmiyette en çok beğendiğim şey, duâlardır. Çünkü, hıristiyanlarda duâlar, Allahü teâlâdan Hz. Îsâ vâsıtasıyle, servet, mevkı’, îtibar vesâir dünya varlıklarını istemek için yapılır. Hâlbuki, müslümanlar duâ ederken, Allahü teâlâya şükrânlarını arz ederler ve bilirler ki, onlar dinlerine ve Allahü teâlânın emirlerine riâyet ettikleri müddetçe, Allahü teâlâ, onlara muhtaç oldukları her şeyi, onlar istemeden, verecektir.